17 Kasım 2012 Cumartesi

Şifo Mehmet Antalyaspor mucizesini anlattı; başarı nasıl geldi?

Şifo Mehmet Antalyaspor mucizesini anlattı; başarı nasıl geldi?

 

Geçmişin büyük oyuncusu Şifo Mehmet, bugünün Antalyaspor teknik direktörü Mehmet Özdilek, takımının başarılı performansıyla yine gündemde
T24 Türk futbolunun ve Beşiktaş’ın efsane isimlerinden Mehmet Özdilek, Antalyaspor’la yaşadığı başarıyı anlattı. Şifo Mehmet, “11 haftalık periyoda baktığımız zaman da ‘Bu kadar çabuk bu performansı bekliyor muydun’ derseniz açıkçası beklemiyordum. Ama oyuncuların kişilikleri, birbirleriyle olan iletişimleri karakter yapıları performansta önemli etken diye düşünüyorum” dedi.
Taraf gazetesinden Gülengül Altınsay’ın sorularını cevaplayan Mehmet Özdilek şöyle konuştu:

Antalya mucizesini Şifo’dan dinledik


Geçmişin büyük oyuncusu Şifo Mehmet, bugünün Antalyaspor teknik direktörü Mehmet Özdilek, takımının başarılı performansıyla yine gündemde. Görüşmek istedim kendisiyle. Hiç nazlanmadı, bahane üretmedi. “Ne zaman istersen” dedi. Onunla söyleşi yapacağımı öğrenen herkes başta annem bol bol selam yolladı Antalya’ya. Bunun temelinde Şifo’ya özlem kadar, Beşiktaş’ın geçmiş parlak günlerine özlem de vardı kuşkusuz. Futbol dünyasına Ladikspor’da “merhaba” diyen Mehmet, futbolcu olmaya karar verince annesinin “Hangi işi yapıyorsan en iyi şekilde yap, sonuna kadar mücadele et” sözlerini hep hatırladı. İkinci Lig takımı Kahramanmaraş’ta başarılı bir sezonun ardından 1988’de Beşiktaş’a transfer oldu. Ve ne o Beşiktaş’ı bıraktı ne de Beşiktaş onu. 4 Ağustos 2001’de Milan-Beşiktaş maçıyla futbolculuk hayatına son noktayı koydu. Şifo’nun gelişi gibi gidişi de parlak olmuştu. Jübilesinin gelirini Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na hibe ederek bir büyüklük daha gösterdi.

Bir yıllık İngiltere’deki antrenörlük eğitiminin ardından 2005’te Milli Takım’da Fatih Terim’in yardımcılığına getirildi. Ne var ki 16 Kasım (dün seneyi devriyesiydi) 2005’de o makûs İsviçre-Türkiye maçında İsviçreli bir oyuncuya çelme takmasıyla ceza aldı. Olayı içine sindiremedi ve 24 Kasım’da istifa etti.

12 aylık cezanın ardından 2008- 2009 sezonu itibariyle Antalyaspor’un teknik direktörü oldu.

Bu sezona çok iyi başlayan Antalya 11 haftanın sonunda Galatasaray’la birlikte aynı puana sahip; averajla ikinci konumda. Özellikle dokuzuncu haftada Kadıköy’de Fenerbahçe’yi 3-1’lik skorla devirmesi ve Fenerbahçe’nin orada 47 maçlık yenilmezlik serisine son vermesi çok ses getirdi. Gerçekten de Antalya mütevazı koşullarıyla büyük takımlara kafa tutan, her maçı son dakikasına kadar kovalayan bir takıma dönüşmüştü. İlk sorum da bu yöndeydi zaten:

Böylesine mücadeleci bir takım nasıl çıktı ortaya?
Sezon başı o anlamda kendimizi çek etme zamanıydı. Geçtiğimiz sezonun son altı haftasında cadı kazanı içine düştük. Zor günler yaşadık. Bu yüzden hem kendimizi hem oyuncu grubumuzu gerçekçi bir şekilde masaya yatırdık. Değerlendirme sonucunda 14 oyuncuyla yollarımızı ayırdık.

Kadrodan 14 oyuncuyu gönderebilmek kolay oldu mu?
14 oyuncuyu gönderip tekrar 14 oyuncu almak ve yola koyulmak hiç de kolay olmadı tabii.

Bu kadar oyuncu gönderip bu kadar oyuncuyu alarak yeni bir takım yaratmak da zor olmuştur.
Genel olarak takımın yüzde altmışı duruyor. Ayrıldığımız oyuncularla dostane bir şekilde ayrıldık. Vereceklerini belirttikleri performansı kendilerinden alamamıştık. Ama değişen sadece oyuncu profili değildi. Sistemde de değişiklik yaptık. Zaten oynamak istediğimiz oyuna, kafamızdaki şablona uygun oyuncuları almıştık.

Oyuncu seçerken zorlanmadınız mı?
Burada ciddi bir scout ekibimiz var. O anlamda doğrusu hiç “şunu mu alalım bunu mu alalım” ikilemine düşmedik. Tedirginlik yaşamadık. Planımız önümüzdeydi. Transferi de biz lig bitiminin hemen ardından Isaac’i alarak başlattık. O önemli bir ilk adımdı. Bu senenin tercihlerinin nasıl olacağının mesajını verdi. Partizan’dan Diarra olsun, Ajax’tan İsmail olsun Türkiye liginden Koray olsun, Hakan olsun, Ergün olsun bünyemize katkı sağlayabilecek ve bu ligi tanıyan kaliteli oyuncularla birlikte yabancı kontenjanını doğru harmanladık. Yaş ortalamamızı da 31,5’dan bu sezon 23’lere düşürdük. Aldığımız oyuncularımızdan İsmail 23, Emrah 20 yaşında mesela. Ama bu genç oyuncular tecrübesiz oyuncular değil aynı zamanda. Diarra geçen yıl Partizan’la şampiyonluk yaşadı. İsmail yine şampiyon olan Ajax’ın direkt ilk 11 oyuncusuydu. Isaac’i, Hakan Arıkan’ı, Emre Güngör’ü, Ömer Şişmanoğlu’nu zaten biliyoruz.

Planlamanız tuttu yani?
Evet ama 11 haftalık periyoda baktığımız zaman da “bu kadar çabuk bu performansı bekliyor muydun” derseniz açıkçası beklemiyordum. Ama oyuncuların kişilikleri, birbirleriyle olan iletişimleri karakter yapıları performansta önemli etken diye düşünüyorum.

Bundan sonra beklenmedik olumsuz bir sürece hazırlıklı mısınız?
Yukarılarda olmanın ne zorluklar getirebileceğini bilen bir insanım. Oyuncu grubumda da Uğur’undan, Deniz’inden, Hakan’ından, Diarra’sından, İsmail’inden bu havayı teneffüs etmiş çok sayıda oyuncum var. Ama bu sene şartlar bizi nereye getirecek açıkçası çok bilmiyorum. İşimizin her hafta daha fazla zorlaşacak. Ama yine de 11. haftada bir yerlere gelmişsek bir şeyleri düşünce olarak aştığımızı gösteriyor bu. Ama geliştirmemiz gereken çok şey var daha. Bu sene oyunculara öncelikle aşılamaya çalıştığımız şey haftadan haftaya değişen bir takım değil zor kaybeden kolay kazanan sağlam bir takım olabilmek. 11 haftalık periyotta bunu yakaladığımıza inanıyorum. Ama bunun sürekliliği çok önemli. Önümüzde altı hafta var devreye. Oraya kadar ki performans daha sonra nereye gidebileceğimizi de çok daha net bir şekilde gösterecek.

Musa Nizam alt yapınızdan gelen bir oyuncu. Bunun devamı gelecek mi?
Açıkça söylemek gerekirse; 2008’den geçen seneye kadar alt yapıyla ilgili önemli bir hamle yapamadım. Neden yapamadım; çünkü öncelikle üst takımın yaşaması gerekiyordu. Biz bir Eskişehir değiliz bir Bursa, bir Kayseri değiliz. Dolayısıyla önce ligde istikrarlı bir şekilde kendimizi kabul ettirmek ve saygınlık kazanmak çok önemliydi. Bir şeyleri isteyebilmek için önce bir şeyler vermek lâzımdı. Geçen sene itibariyle Sedat Karabıyık gibi alt yapıda en deneyimli en yetenekli insanı bünyemize kattık ve bu konuda ciddi bir atılım yaptık. Son dört yılda takıma alt yapıdan gelip direkt oynayan sadece iki oyuncumuz var. Musa ve Zeki. Ama alt yapı çalışmaları tamamlanınca iddia ediyorum Türkiye’nin en iyi alt yapılarından birine sahip olacağız. Şimdiden Antalya’nın gençlerini toplamaya başladık bile.

Başarılı olmanın olmazsa olmazları ne sence?
Bir takımın başarısı için masanın dört ayağı çok önemli; tesis, ekonomi, seyirci ve medya. Bunlar birbirini ateşlemeli.

Tesisleşme konusunda atılımlarınız olacak mı?
Aralık ayının başında yeni stadımıza ilk kazma vurulacak. Tesislere çok yakın 33 bin kişilik kutu gibi bir stadımız olacak. Yaklaşık iki yılda da bitmesi planlanıyor.

Peki seyirci?
Seyirci potansiyelimizi biliyorsunuz. Daha yeni yeni bizi desteklemeye başladılar. Son iki sezon stadın şehirden uzak olması seyirci kaybına sebep oldu. Şimdi üniversite kampüsü içindeyiz. Bu sayede ulaşım kolaylaştı ve üniversite gençliğiyle de bütünleşmiş olduk.

Üniversite kampüsü içinde stat çok ilginç değil mi?
Kampüs içinde oynanan lig maçları her halde başka bir yerde yoktur. 45-50 bin öğrenci var burada. Ciddi bir potansiyel. Ama asıl potansiyel tabii ki Antalyaspor’a aşık ama stat uzak olduğu için gelemeyen taraftarlar. Artık yürüyerek bile stada ulaşabiliyorlar.

Lig sıralamasında yine de bir hedefiniz olmalı?
Biz daha yeni gelişmeye başlayan yeni ayakları üzerinde sağlam durmaya çalışan yapımızla “şampiyon olacağız, Şampiyonlar Ligi’ne gideceğiz” demek düşünce olarak güzel olur da realiteye uymaz.

Siz ne derseniz deyin taraftarın Antalyaspor’dan beklentisi artmıştır.
Doğru. Başarıya hemen alıştık; şimdi bize “Kasımpaşa’yı niye yenemediniz” diye soruluyor. Yenebilecek kadar da oynadık ama Kasımpaşa da 50 milyonu transfere harcamış ciddi bütçesi olan bir kulüp. Yine de her şey istediğimiz şekilde yürüdü. Ama diyorum ya futbol bu. Biz özgüvenimizi koruyarak yolumuza ciddiyetle devam edeceğiz.

Ana sponsorunuz Medikal Park’ın katkılarından bahseder misin?
Maddi katkıları büyük. Antalyaspor’la o kadar kaynaştılar ki Medikal Park denince insanların aklına Antalyaspor, Antalyaspor denince Medikal Park geliyor. Ümit ediyorum ki sürer bu birliktelik.

Şu anda Süper Lig’de göğüs reklamı olmayan tek takımsınız.
Bu konuda da ciddi girişimlerimiz var. Cemil Kazancı sırt reklamıyla bize katkıda bulunuyor sağ olsun.

Beğendiğin ve örnek aldığın bir teknik direktör var mı?
Yok ama hem futbolcu olarak, hem de teknik adam olarak çok önemli teknik direktörlerle çalıştım. Hepsinden bir şeyler kapmışımdır. Gordon’la, Daum’la, Toshack’la, Scala’yla çalıştım. Rahmetli Robson’la, Alex’le (Ferguson) staj yaptım. Kiminin taktik zekâsını kiminin oyuncu iletişimini, kiminin duruşunu, kılık kıyafetini...

Bir tek Toshack’la sorunun olmuştu galiba.
O değişik bir karakter. Yıldız oyuncuları pek sevmiyor. Aslında sadece iki ya da üç maç yedek kalmıştım o dönem. Ama benim en başarılı olduğum en fazla gol atığım sezon da Toshack zamanıdır, o da ayrı.

Demek ki bir bildiği varmış Toshack’ın. Gelelim en önemli soruya: 16 Kasım 2005’te oynanan Türkiye-İsviçre maçının ardından Milli takımdaki görevini bıraktın. Biz bunu bir özeleştiri olarak gördük ve onurlu davranışın nedeniyle gönlümüzü kazandın. Çünkü olayların içinde olup da Milli takımdan ayrılan bir tek sen vardın.
Konuya bizim açımızdan bakmak da önemli. Milli takım yardımcı hocasısın, sorumlulukların var. Ayrıca İsviçre’de oynadığımız maçta biz de baskılara maruz kalmıştık. Dört gün sonra rövanşı oynuyorsunuz. Takımı psikolojik olarak tekrar pozitif hale getirmek hiç de kolay değil. Üstelik İsviçre’de 2-0 yenilmişsiniz. Ve müthiş bir atmosferde, taraftar beklentisi sırtınızda sahaya çıkıyorsunuz. Ben saha içinde görevli de değildim üstelik, tribünden indim sahaya. Oysaki sağlıklı düşünen, çabuk karar vermeyen, etrafı iyi analiz eden bir adamımdır. Ama insanlar hayatlarında hata yapabiliyor işte.

Sonra istemediğin bir konumda gördün kendini...
Evet, o gün yapmamam gereken bir şey yaptım. Bunun doğru olmadığını da net bir şekilde söyledim. Aslında o olaydan daha güçlenerek çıktım ben. Şunu anladım; her şerden bir hayır doğuyor. Ben o günü yaşamasaydım bugün Türkiye’de bu konumda olabilecek miydim bilemiyorum mesela. Hayat felsefemi, hayat duruşumu güçlendirerek çıktım o olayın içinden. Çünkü ben kimsenin altında çalışmadım, çalışamam da. Karakter olarak buna müsait bir adam değilim.

Fatih Hoca’yla birlikte çalıştığım altı aylık bir süreç oldu. Belki yaşananların bir birikmesi, bir patlaması da olabilir. Bilemiyorum açıkçası. İster Milli takımın teknik direktörü, ister yardımcı antrenörü olsun o konumdaki insanların daha sağduyulu olması gerekir. Biz topluma örnek olan insanlarız. Ama hiç “keşke” olmadı benim için. Şartlar onu gerektiriyordu. Yaşandı ve bitti. Ne var ki hiçbir hatayı iki kere ard arda yapacak kadar aptal bir adam da değilim. Bundan sonraki hayatımda önemli bir mihenk taşıdır, dönüm noktasıdır o olay.

İstifa sonrası neler yaşadın?
İstifamın ardından bir savunma süreci başladı. Hem ülkeyi hem de kendimi. O zaman gerçek anlamda tek başıma kaldım. Ben bu ülkenin milli takım hocasıydım. Kendi gücümle, kendi ekonomik gücümle savundum kendimi. Çok şeyler yaşadım. Konuşacak şeyler var ama o konu bitti benim için.

Günümüze dönelim. Yarın Beşiktaş’la önemli bir karşılaşmaya çıkacaksın. Ne hissediyorsun?
Beşiktaş’ın hayatımdaki yeri inkâr edilemez. Ama artık Antalyaspor’un başındayım ve tüm emeğimi Antalya için harcıyorum.

Büyük bir takımdan cazip bir teklif gelse ne yaparsın peki?
Hiçbir zaman varsayımlar üzerinden fikir yürütemem. Burada yönetimle, çalışanlarla, futbolcularla büyük bir uyum içindeyiz. Antalya’da mutluyum ben...

Terim: Geçen seneden beri Kerim'le ilgileniyoruz

Terim: Geçen seneden beri Kerim'le ilgileniyoruz

 

GSTV'de canlı yayına katılan Terim, 'Manchester maçından galibiyetle çıkmalıyız. Karabük maçındaki gibi oynamayacağız. Seyirci avantajımızı kullanarak maçı kazanacağız' dedi
T24 Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, yaklaşık 1 yıldır Everton'da forma giyen Kerim Frei'yı takip ettiklerini açıkladı. Terim, ''Galatasaray her genç oyunda olduğu gibi onda da ısrar edecektir. Geçen seneden beri Kerim'le ilgileniyoruz'' dedi.
GSTV'de canlı yayına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtlyan Terim, Manchester United maçının çok farklı olacağını kaydetti.
Terim sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Manchester maçından galibiyetle çıkmalıyız. Karabük maçındaki gibi oynamayacağız. Seyirci avantajımızı kullanarak maçı kazanacağız.''
Terim, Ricardo Quaresma haberleri ile ilgili de, "Abdurrahim Albayrak, Quaresma ile ilgili sezon başında Beşiktaş ile görüştü ama teklifimizi Beşiktaş kabul etmedi'' şeklinde konuştu.
3 Temmuz süreci için tarihin en ilginç süreçlerinden biri olduğunu ifade eden Terim, ''İnşallah bir daha da böyle bir şey olmaz. Ben Avusturya'dayken yaptığım açıklamada, "Kimsenin mutsuzluğu bizim mutluluğumuz olmaz" demiştim. Şimdi de aynı fikirdeyim’’ dedi.

'100 yıllık Kürt sorunu Erdoğan’ı yıkayıp yağlamakla çözülmez'

'100 yıllık Kürt sorunu Erdoğan’ı yıkayıp yağlamakla çözülmez'

 

Demirtaş: Başbakan kafasını kuma gömmüş, 67 gündür açlık grevinde olanlara hakaret etmeye kalkıyor
T24 Van’da cezaevlerinde 67. gününe giren açlık grevleri için düzenlenen mitingde konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş , açlık grevlerinin bitirilebilmesi için olumlu gelişmelerin çok kısa sürede yaşanmasını umut ettiğini söyledi. Demirtaş, önümüzdeki saatlerin çok önemli olduğuna dikkat çekerek, "Şu kritik saatlerde yapacağımız her şey açlık grevlerinin kaderini belirleyecek. İçerdeki arkadaşlarımızın yaşamı, doğrudan bizlerin mücadelesine bağlıdır. Bu nedenle vereceğimiz kararlar, önümüzdeki saatlerde yaşanacak gelişmeler doğrudan halkımızın kaderini belirliyor. Tek bir arkadaşımızın dahi yaşamını yitirmemesi için biz elimizden gelen gayreti gösterdik. Umut ediyorum ki bugün akşam saatlerine kadar daha ciddi daha doğru gelişmeler olur. Ve beklediğimiz gelişmeler olursa inşallah açlık grevleri ile ilgili bizler de ölümler gerçekleşmeden bu mücadeleyi kaldığı yerden devralıp sürdüreceğiz. Sizlerden beklentimiz bugün her yerde yüzbinlerle bu mücadeleyi devralmasıdır. Bugün ve yarın bu açıdan çok önemli" dedi.

Demirtaş'tan Başbakan'a cin Ali benzetmesi


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ı Cin Ali’ye benzeten Demirtaş, Türkiye ’nin dört bir yanında yapılan mitinglerle cezaevlerindeki açlık grevini sürdürenlerin sahiplendiğini söyledi. Demirtaş, " Ankara , bütün dünya bu kararlılığı gördü. Ancak kendisini dev aynasında gören ve kendisini dünyanın yeni sultanı zanneden Cin Ali’den farkı olmayan bir kişi bunu anlamadı. 1.5 yıldır İmralı ’ya koster bozuk diye avukat göndermiyor. Başbakan, 1.5 yıldır kulaklarını tıkamış suç işlemeye devam ediyor. Başbakan kafasını kuma gömmüş, 67 gündür açlık grevinde olanlara hakaret etmeye kalkışıyor. AKP ’lilerin bazıları bize, sorunun çözümü için Recep Tayyip Erdoğan’a yağ çekmemizi istiyor. 100 yıllık Kürt sorunu Erdoğan’ı yıkayıp yağlamakla çözülemez. Bakın 10 bin yöneticimiz tutuklandı. Böyle yaparak bunları siyasetten alıkoyacaklarını zannettiler. Onlar da açlık greviyle yeniden siyasete döndüler. Bunlar mahkemede hakimleri yargılıyor. Zindanlarda da AKP’yi teslim alıyorlar. Siz bakmayın Cin Ali’nin şov dediğine. Bugün halkımız, milyonlar açlık grevini alanlarda devralmış. Anadilde savunma hakkı çarşamba günü mecliste genel kurula gelecek" diye konuştu.

Demirtaş, sürecin çok önemli olduğunu ve özellikle partililerin yetkili ağızlar dışında yapılacak açıklamalara itibar etmemesini istedi. Demirtaş, "Yarına kadar açlık grevini sürdüreceğiz. Parti yetkililerinden açıklama gelmeden hiç bir açıklamaya inanmayın. Bazen ‘cezaevlerine müdahale edildi’ diye söylentiler çıkıyor. Bunlara itibar etmeyin. Ayrıca basın mensuplarının da haberlerini, sürecin önemine göre yapmasını istiyoruz" dedi.

Abdullah Öcalan: Bir an önce açlık grevine son verilsin

Abdullah Öcalan: Bir an önce açlık grevine son verilsin


Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan İmralı Adası'na gitti
T24 Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan, İmralı Adası'na giderek Abdullah Öcalan ile görüştü. Öcalan adadan dönüşünde yaptığı görüşmeye ilişkin, şu bilgileri verdi: "Ben bugün (17 Kasım 2012) İmralı Cezaevi'nde kalan ağabeyim Sayın Abdullah Öcalan ile yüz yüze bir görüşme gerçekleştirdim. Kendisi açlık grevlerine ilişkin yaptığı çağrıyı zaman kaybetmeden kamuoyuyla paylaşmamı istedi. Ağabeyimin çağrısı şöyle: 'Açlık grevine girenler dışarıdakilerin yapması gereken işi ve sorumluluğu kendi üzerlerine almışlardır. Dışarıdakiler, kendi görev ve sorumluluklarını zaten zor şartlarda olan, hasta olan, dört duvar arasındaki tutsaklara yüklemesinler. Açlık grevi eylem tarzı olarak genel itibariyle doğru bulmamakla birlikte, açlık grevleri yapılacaksa bile içeridekilerin değil dışarısının yapması gerekir. Açlık grevi eylemi çok anlamlıdır. Bu eylem yerini bulmuş ve amacına ulaşmıştır. Hiçbir tereddütte kalmadan, bir an önce açlık grevine son versinler. Buradan açlık grevindeki herkese özellikle birinci ve ikinci gruptakilere tek tek selamlarımı söylüyorum." (Dicle Haber Ajansı)

 

Erdoğan: Filistin için mücadeleye devam edeceğiz

Erdoğan: Filistin için mücadeleye devam edeceğiz

 

İsrail'in Gazze'ye saldırısı nedeniyle Filistin halkının yanında olduklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Bu topraklarda dökülen her gözyaşı bizim gözyaşımızdır' dedi
T24 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye saldırısını değerlendirmek ve bir dizi temaslarda bulunmak için Mısır'a gitti. Erdoğan, "Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimiz için mücadeleye devam edeceğiz. Bu gözyaşlarının hesabı er ya da geç sorulacak" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kahire Üniversitesi’ndeki konuşması sık sık alkışlarla kesildi. Erdoğan konuşmasında Kur'an-ı Kerim ayetlerine de yer verdi.
İsrail'in Gazze'ye saldırısı nedeniyle Filistin halkının yanında olduklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Bu topraklarda dökülen her gözyaşı bizim gözyaşımızdır. Bugün ya da yarın bunun hesabı sorulacaktır. Bu eylemleri tüm gücümüzle kınıyoruz. Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimiz için mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi.

'Filistinli başını öne eğmeyecek'


Konuşmasında Ortadoğu halkarına seslenen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Filistinli başını öne eğmedi, eğmeyecek, Lübnanlı başını öne eğmedi, eğmeyecek, Iraklı, Afganistanlı, Suriyeli kardeşim başını öne eğmedi, eğmeyecek. Çünkü biz bu coğrafyanın insanları inanıyoruz, öyleyse üstünüz'' şeklinde konuştu.

'Arap uyanışı öze dönüştür'


"Tahrir'den yükselen ses Türkiye’de karşılığını bulmuştur. Gerçekleştirdiğiniz devrimden dolayı tüm Mısır halkını kutluyorum'' diyen Başbakan Erdoğan, "Esasen Arap uyanışı bir başkalaşım değil tam tersine öze dönüştür, ruh köküne dönüştür. Medeniyetimizin esaslarıyla buluşma yani tarihin kendi mecrasına yönelmesidir'' dedi.

'Suriye'de yaşananlar insanlık için utanç'


Suriye’de yaşananların insanlık için utanç kaynağı oluduğunu konuşmasında vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Uluslararası örgütlerin sessizliği Esad’ın suçuna ortak olmaktır. Sadece 5 daimi üyenin iki dudağı arasına mahkum bir dünya olamaz. Başta BM olmak üzere adil bir yönetim için köklü bir değişiklik talep ediyoruz. Türkiye ve Mısır bu bölgede ortak bir sorumluluk taşıyorlar. Suriye ve Filistin meselelerinin çözümü için birlikte çalışabiliriz" dedi.

'Bizim aracılara ihtiyacımız yok'


Konuşmasının sonunda bir kez daha Mısır halkına seslenen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim aracılara ihtiyacımız yok. 10 bakan ve 350 işadamıyla buradayız. Türk işadamları Mısır’ı ikinci bir vatan olarak görüyorlar" şeklinde konuştu.

Köşe yazarlarından açlık grevlerine duyarlılık çağrısı

Köşe yazarlarından açlık grevlerine duyarlılık çağrısı

 

Köşe yazarları, hükümeti, basını ve kamoyunu 67 gündür devam eden açlık grevlerine karşı duyarlı olmaya çağırıyor

T24

Cezaevlerinde 67. gününe giren açlık grevleri için köşe yazarları da "Sizi vicdan siyasetine davet ediyoruz" diyerek sokağa çıkıyor.

Yarın (18 Kasım 2012) Taksim'de ki Fransız Kültür Merkezi  önünde13:00’de buluşacak olan köşe yazarları İstiklal Caddesi boyunca  yürüyerek yazdıkları metni vatandaşlara dağıtacak ve hükümete çağrıda bulunacak.

Radikal’den Koray Çalışkan, Milliyet’ten Can Dündar, Hürriyet’ten Ahmet Hakan, Habertürk’ten Balçiçek İlter, BirGün’den Doğan Tılıç, Cumhuriyet’ten Hikmet Çetinkaya, Posta’dan Nedim Şener ve Vatan’dan Zülfü Livaneli katılımıyla gerçekleşecek yürüyüş, 13:30’da Galatasaray Lisesi önünde yapacakları açıklamayla sona erecek.

Köşe yazarları yapacakları açıklamada, hükümeti, basını ve kamuoyunu pazar günü 68. gününe girecek açlık grevleri konusunda daha duyarlı olmaya davet edecek. Hükümete verdikleri ileri demokrasi ve vicdan siyaseti sözünü hatırlatacak.

Gül, Arınç, Kılıçdaroğlu tebrik etti; Çelik 'CHP'ye verilmesi manidar' dedi

Gül, Arınç, Kılıçdaroğlu tebrik etti; Çelik 'CHP'ye verilmesi manidar' dedi

 

Gazeteci Cüneyt Ünal'ın serbest bırakılmasının ardından siyasiler mesaj yolladı
T24 AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Cüneyt Ünal'ın CHP'ye teslim edilmesi manidar" dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CHP'lilerin gayretini takdir ederken, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP'li vekillere teşekkür etti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da ''Herkesin bu durumdan mutluluk duyması gerekir'' yorumunda bulundu.
CHP heyetinin Suriye'ye giderek üç aydır Beşar Esed yanlısı güçlerin elinde tutsak olan gazeteci Cüneyt Ünal'ı teslim almasına AKP'den ilk tepki Hüseyin Çelik'ten geldi.
hurriyet.com.tr'den Zeynep Gürcanlı'ya konuşan Çelik, "Meslektaşınızın bir Türk gazetecinin, evine, çocuğuna, yurduna kavuşmasındana çok sevindim" dedi. Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
"CHP'nin Şam yönetimi ile ilişkisini herkes biliyor. Ünal'ın Türk makamlarına değil de, bir STK'ya değil de, CHP heyetine teslim edilmesi manidar. Bunun ne anlama geldiğini herkes biliyor. CHP'nin tutarsız politikalarını, bir yandan 'savaşa hayır' deyip diğer yandan Esad'a destek çıktıklarını, gösterilerde Esad posterleri taşıdıklarını herkes biliyor. Daha fazla yorum yapmak istemiyorum. Ancak Cüneyt Ünal'ın, meslektaşınızın serbest kalması hayırlı olmuştur."


Cumhurbaşkanı Gül takdir etti


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cüneyt Ünal'ın CHP heyeti tarafından teslim alınmasını takdir etti ve "Bunlar güzel gelişmeler. Herkesin takdir etmesi gerekir" ifadelerini kullandı.


Arınç, CHP'li vekillere teşekkür etti


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, yaklaşık üç aydır tutuklu bulanan gazeteci Cüneyt Ünal’ın serbest bırakılıp Türk heyetine teslim edilmesiyle ilgili olarak, "Bundan dolayı büyük bir sevinç yaşıyorum. Kendisine geçmiş olsun diliyorum" dedi.
Arınç, Ünal’ın serbest bırakılması için girişimlerde bulunan milletvekillerine de teşekkür etti.


Kılıçdaroğlu: Herkesin mutluluk duyması gerekir


CHP Gençlik Kolları tarafından düzenlenen "Gençler Konuşuyor Kılıçdaroğlu Dinliyor" programına katılan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye'de CHP heyeti tarafından kurtarılan gazeteci Cüneyt Ünal ile ilgili açıklama yaptı.
Kılıçdaroğlu, "Bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının hayatı çok önemlidir. Bu gazeteci arkadaşımız uzun süredir zulüm altındaydı, baskı altındaydı, hapishanedeydi. Bu arkadaşımızı kurtarmak bizim için bir görevdi ve arkadaşlarımız gidip arkadaşımızı aldılar, Türkiye'ye getirecekler. Herkesin mutlu olmasını istiyorum. Bizim yurttaşlarımız dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun zulüm görmemeli, baskı görmemeli. Hele haber yapmak için giden gazetecinin baskı altında tutulması, hapishanelerde tutulması siz bunu kabul etmiyoruz" dedi.